2001 KRİZİ

2001 Türkiye ekonomik krizi, Kara Çarşamba olarak da bilinen, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ekonomik krizidir. Milli Güvenlik Kurulu toplantısında cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile başbakan Bülent Ecevit arasındaki siyasi kriz bir anda tüm ülkeyi etkisi altına alan ekonomik bir krize dönüşmüştür. Türkiye’nin Şubat 2001 finansal krizi, beklenmedik ölçüde ekonomik daralmayla sonuçlanmanın ötesinde, ülkenin orta vedeli perspektifini değiştiren yeni koşulları da beraberinde getirmiştir.

2001 KRİZİ NEDENLERİ

Yüksek enflasyon ve buna bağlı olarak ortaya çıkan bozulan gelir dağılımı, Bozulan iş ahlakı ve uzun vadeli yatırım isteksizliği, Talep azlığının sonucu olarak, isletmelerin düşük kapasite ile çalışması ve artan issizlik, Fakirin daha fakir, zenginin daha zengin hâle gelmesi, Paranın satın alma gücü paritesinin, dövizin ve faizin aşırı dalgalanma göstermesi,

2001 döneminde yaşanan finansal kriz son derece ciddi hasarlara sebebiyet veren bir kriz olarak Türkiye ekonomisinin tarihinde yerini almıştır. Alt yapı düzensizliğindenVkaynaklı yetersizlikler sebebiyle sistem daha fazla ilerlemeye geçit vermemiş ve bunun sonuncunda Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı (GEGP) adı altında yeni bir istikrar programının yürürlüğe girmesine gerek duyulmuştur. Bu nedenden dolayı uygulamaya konan GEGP’nın başlıca hedefleri; dış ticaret ve kur politikası, maliye politikası, enflasyonla mücadele politikası sabit bir enflasyon hedeflemesi ve ekonomi adına “reform politikaları” üzerinde yoğunlaşmıştır. Fakat hedefler tutturulamamıştır.

Sabit kur rejiminin uygulanmasının piyasalarda yol açtığı daraltıcı etkiler giderek artmış ve GEGP çerçevesinde bu uygulamaya son verilerek dalgalı kura geçilmiştir. Ekonomideki dolarizasyonun derecesi, şoklara karşı açıklık ve kur riskinin dengelenmesi imkânı gibi dış ticaret göstergeleri de dalgalı kur rejiminin tercih edilmesinde etkili olmuştur.

Uygulama sonuçları itibariyle ekonomik yapıya işlerlik kazandırılması hedefine ulaşılamamıştır. Bu doğrultuda, GEGP’nın sonuçlarının başarısının sınırlı kaldığı söylenebilir. Bunun üzerine Ocak 2002’de bir Niyet Mektubu ile IMF’ye başvurularak destek aranmıştır. 2002 yılının ortalarında siyasi alanda yeni gelişmeler yaşanmıştır. Yapılan genel seçimler sonucunda değişen hükümet, Acil Eylem Planı yayımlayarak ekonomi ile ilgili hedeflerini ortaya koymuştur

KRİZİN SONUÇLARI VE ETKİLERİ

Kriz en önemli sonuçlarından birisini, sermaye hareketlerinde göstermiştir. 1999’un 3. çeyreğinden krize kadar Türkiye’ye giren katlanmış net portföy yatırımı 8 milyar dolar civarında iken, Kasım ayında 5 milyar dolarlık sermaye çıkışı yaşanmıştır.Ancak doğrudan yatırımlar ve uzun vadeli sermaye hareketlerinde düşüş yaşanmamıştır

Krizden en çok etkilenen kesimin başında belki de bankalar gelmektedir. Bu konuda yapılan bir çalışmada, krizden, ticaret bankalarının verimlilik ve etkinliklerinin ciddi biçimde etkilendiği tespit edilmiştir. Verimliliğin azalma nedeni, etkin sınırı oluşturan bankalar dâhil sektörün tümünde görülen performans gerilemesidir. Aynı çalışmada, 2002 ve 2003 yıllarında ise ticari bankacılık sektörünün verimliliklerinin artarak kriz öncesi seviyeyi yakaladı ğı tespit edilmiştir. Bu olumsuzluklardan bankalar da ciddi şekilde etkilenmiş ve bankaların yükümlülüklerini yerine getirme durumları zorlaşmış ve sorunlu bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devri söz konusu olmuştur. “Ancak bankaların yeniden yapılandırılması, zaten zor durumda olan ekonominin üzerine büyük bir yük daha eklemiştir. 2000 ve 2001 yıllarındaki krizlerde bankaların yeniden sermayelendirilmesinin ekonomiye maliyeti GSMH’nin yaklaşık %32’si seviyesindedir. Bu oranın diğer ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek seviyelerde olduğu gözlemlenmektedir

Gerek mali sistemde ve gerekse reel sektördeki sıkıntılar, ekonominin göstergelerinde kendini göstermiştir. Kriz nedeni ile 2001 yılında Türkiye ekonomisi, %9,4 küçülme ile tarihinin en büyük küçülmesini yaşamıştır. Bu küçülmenin en önemli etkisi issizlik oranının %12’ye çıkması ile istihdam alanında kendini göstermiştir. Kullanılabilir gelir dolar bazında %28 düşerken reel ücretler 1997 yılına göre %70 azalmıştır.

Kriz etkisini talepte de göstermiş ve 2001 yılında dayanıklı tüketim harcamaları %30,4, hizmetler %9,3, yarı dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları harcamaları %9 ve gıda harcamaları %3,6 oranında azalmıştır. Buna paralel olarak tüketici kredileri Aralık 2000 tarihinden itibaren Aralık 2001 tarihine kadar çok ciddi bir düşüşe geçmiştir. Özellikle taşıt kredilerindeki düşüş çok keskin olmuştur

Krizin tek olumlu etkisi ihracat üzerinde görülmüştür. 2000 yılında 27,8 milyar dolar olarak gerçekleşen ihracat rakamı, 2001 yılı sonu itibariyle 31,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu artış %13’lük bir artışa karşılık gelmektedir.

Krizin sosyal açıdan da birçok olumsuz etkisi olmuştur. Bu anlamda krizle birlikte issizlik oranı artmış, buna paralel olarak da özellikle özel sektör reel ücretleri azalmış ücretli çalışanlar iş değiştirmek, zorunlu olarak izne ayrılmak durumlarında kalmışlardır. Bunun yanında insanlar birikimlerini nakde çevirmiş, varlıklarını satmış ve eğitim-sağlık gibi harcamalardan tasarrufa gitmişlerdi.