2008 KRİZİ
2008 Krizi, aynı yılın son aylarında ortaya çıkan ve Dünya’nın birçok ülkesini olumsuz yönde etkileyen ekonomik ve finansal gelişmelerle ilgili bir krizdir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımıyla kıyaslanan bu kriz, özellikle Eylül 2008 ayında gözle görülür hâle gelmiştir. A.B.D.’deki taşınmaz mal piyasasının birden değer kaybetmesi kişisel iflasların artmasının bu krizi tetiklediği sanılmaktadır.
2008 Krizinin Nedenleri ve Etkileri
2008 krizinin nedenlerini 4 başlık altında toplayabiliriz:
1. Likidite Bolluğu
Amerika’da 2000’li yılların başlarından itibaren faiz oranlarının oldukçaVdüşük seviyelerde seyretmesi özellikle dar gelir grubundaki kişiler için kredileri cazip kılmıştır. Özellikle A.B.D. başkanı George W. Bush’un 2004 yılında yeniden baş- kan seçilmesi ile birlikte, alt gelir grubunun konut edinebilmesi için vergi avantajları gibi birtakım kolaylıklar getirilmiştir. Alt gelir grubuna açılan kredilere çoğunlukla ilk 2 yılı sabit faiz ödemeli, geri kalan yıllarda ise piyasa faiz oranlarına endeksli değişken faiz uygulanmaktadır.
Kamuoyunda alt gelir veya NINJA (No income, no job, no asset) kredileri olarak bilenen bu uygulamalar varlık fiyatlarının özellikle de konut fiyatlarının çok hızlı bir şekilde artmasına yol açmıştır. Fakat A.B.D. Merkez Bankası’nın (FED) 2006 yılından itibaren faiz oranlarını arttırması konut sektörünü büyük bir durgunluğa sokmuştur. Konut satış fiyatları önceden kredi verilen seviyeden aşağılara inince dar gelir grupları aldıkları kredileri düzenli olarak ödeyemez duruma gelmişlerdir.
Bir kısım konut kredisinde başlayan geri ödeme problemleri sonucunda banka portföylerindeki hacizli konut sayısı artmaya başlamıştır. Bankaların bu konutları piyasaya arz etmesi konut fiyatlarında düşüşe yol açmıştır. Bu durumda halen kredisini ödemekte olan bazı konut kredisi kullanıcılarının ellerindeki evlerin değeri kalan kredi ödemelerinin net bugünkü değerinin altında kalmıştır. Dolayısıyla bu kişiler de evlerinin kredi geri ödemelerinden vazgeçmişlerdi
2. Menkul Kıymetleştirme
Menkul kıymetleştirme kelime anlamı olarak, bir gerçek veya tüzel kişinin ticari faaliyetlerinden kaynaklanan varlıkları ve gelecekteki gelirlerini karşılık göstermek sureti ile borçlanma senedi ihraç ederek finansman sağlaması durumudur.
A.B.D.’de 2000–2006 yıllarında herkesi ev sahibi yapma amacıyla kredi verilmiş bankalar riski üzerlerinden atabilmek adına vermiş oldukları kredilerin bir kısmını ya da tamamını menkul kıymetleştirme yolunu seçmiştir. İlk bakışta bu yaklaşım riski paylaşmak adına benimsenmiş olsa da aslında paylaşılan borçtur Çoğu iktisatçıya göre 2008 krizinin çıkış noktası; mortgage kredisinin her gelir grubuna aynı faiz oranı ve geri ödeme planı ile verilmiş olması değil. Verilen kredilerin bankalar tarafından paketlenilerek tekrar tekrar satılmasından kaynaklanmaktadır
3. Şeffaflık
Bu krizde banka varlıklara sahip oldukları bu varlıkların değerinin ne olduğu hatta bunların muhatabının kimler olduğu yeterince şeffaf olarak belirlenmemiştir. Bu problemler, türev diye adlandırılabilecek karmaşık ticari sözleşmelere sahip Lehman Brothers gibi firmaların iflasları sonucu ortaya çıkan riskin hesaplanması ve analiz edilmesini zorlaştırmıştır
4. Derecelendirme Kuruluşları ve Denetleyici Kuruluşlar
Bankalarla ve diğer mali kuruluşlarla ilgili notlar veren reyting kuruluşları belirli firmalar tarafından finanse edilmektedir. Hal böyle olunca derecelendirme kuruluşlarının objektif değerlendirme yapma kabiliyetleri azalmaktadır. Diğer yandan derecelendirme kuruluşları firmaların finansal problemlerini her zaman tespit edememektedir. Bazen de sorunu kısmen veya çok gecikmeli olarak görebilirler. Son finansal kriz öncesinde de derecelendirme kuruluşları çok etkin çalışamamıştır. Ancak finansal kriz başladıktan sonra kredi notları düşürülmüştür
Bu durumu öngörüp değişimler ortaya çıkmadan önce gereken düzenlemenin yapılamaması ve içinde bulunulan küresel kriz, mali sektörle reel sektör arasındaki uyumsuzluğun artması ile ortaya çıkmıştır. Devlet müdahaleleri sonucunda biraz hafiflemiş gibi görünse de tam çözülebilmesi mali sektörün biraz daha değer kaybetmesi ve reel sektöre biraz daha yaklaşmasına bağlı bulunmuştur.

Türkiye açısından etkisi, dış kredideki azalmalar şeklinde olmuştur. Başta A.B.D. olmak üzere birçok ülkenin finansal kurumları ya iflas etmiş ya da zor duruma düşmüştür. Finansal kurumların da birbirleri arasında daha önceden var olan güven ortamı tamamen bozulmuştur. Hal böyle olunca, borç verebilen kurumlar borç alma yükümlülüklerini ağırlaştırmış, vadeleri kısaltmış sonuç olarak ta borç almak çok daha maliyetli bir hal almıştır. Bu durum sadece ülke içi finansal kurumları bu tür tedbirler almaya itmekle kalmamış; aynı zamanda ülkeler arasındaki borçlanma koşullarını da daha zorlaştırmıştır.
Bu olumsuz hava, iç kredideki azalışı da beraberinde getirmiştir. İç kredideki azalış ilk etapta bankaların dış kredideki azalmadan dolayı borç almakta zorlanması şekli ile kendini hissettirmiştir. Dış borç bulamayan ya da almayı eskisine nazaran daha maliyetli bulan bankaların; ellerinde nakit tutma istekleri artmış müşterilerine kredi açma istekleri azalmıştır. Bununla doğru orantılı olarak iç talepteki daralma nedeniyle müşteri kredi talebinde de ciddi oranda bir azalma gözlemlenmiştir. Tüm bunların sonunda ekonomiye duyulan güven sarsılmış bu durumdan hem tüketici hem üretici eşit miktarda zarar görmüştür. 2008 krizi Türkiye’ye yüksek dü- zeyde bir işsizlik oranı ve daralan ekonomi bırakmıştır.
Türkiye ekonomisi, 2008 yılının üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,5 oranında büyümüştür. Yılın ilk dokuz ayındaki büyüme yüzde 3 oranında gerçekleşmiştir. Büyüme hızında meydana gelen bu yavaşlamanın temelinde hem iç hem de dış talepte yaşanan yavaşlama yatmaktadır. 2001 krizinden bugüne büyümenin motoru olan yurt içi nihai tüketim ilk defa daralmıştır
Tüketim talebine ilişkin diğer göstergeler de son çeyreğe ilişkin olumsuz işaretler içermektedir. Yurt içine yapılan otomobil satışları keskin bir düşüş ile üçüncü çeyrek ortalamasının oldukça altında gerçekleşmiştir. Son dönemde açıklanan tüketim endekslerinin mevsimsellikten arındırılmış değerleri, özel tüketim talebinde bir miktar toparlanma gösterse de hâlâ düşük seviyelerde bulunmaktadır. Tüketim malları ithalat miktarı da, başta binek otomobiller ve dayanıksız mallar olmak üzere, düşüş eğilimini sürdürmüştür
2008 Krizinin Sonuçları
.1. Konut Fiyatlarındaki Düşüş
Konut fiyatlarındaki yükselişler küresel finansal krizin nedenlerinden birisi iken konut fiyatlarının düşmesi bu krizin sonuçları arasında yer almaktadır. Konut kredilerinin bir kısmının geri dönmemesi sonucu konut piyasası yukarıda belirttiğimiz kısır döngüye girmiş ve A.B.D.’de 2007 yılının başından itibaren konut fiyatlarında önemli düşüşler yaşanmıştır 2001- 2007 yılları arasında A.B.D. konut fiyatları yüzde 90’ları görmüş olup; 2007’nin başından itibaren de hızlı bir düşüş başlamıştır. İngiltere’de de benzer düşüşler görülmektedir.
2. İşsizlik Oranlarında Artışlar
Küresel kriz işsizlik oranlarını da önemli ölçüde etkilemiştir. Özellikle A.B.D. ve gelişmiş ekonomilerde yukarı yönlü eğilim göze çarpmaktadır. Türkiye’de ise 2006 ve 2007 yıllarında yüzde 10’ların altına düşen işsizlik oranları tekrar yüzde 10’un üzerinde seyretmeye başlamıştır.
3.Enflasyonist Etki
2007 ve 2008 yılında enflasyondaki yükselme sadece finansal krizden kaynaklanmamıştır. Bu dönemde petrol ve gıda fiyatlarındaki yükselmeler önemli miktarda enflasyonist etkiye yol açmıştır. Özellikle enerji talebi hızla artan gelişmekte olan ülkelerde enflasyon oranları hızla yükselmiştir. 2009 yılında ise petrol fiyatlarındaki düşüş ve krizin etkisinin azalacağından hareketle enflasyonist eğilimlerde düşüş beklenmektedir
Regülâsyonlar ve Müdahaleci Yaklaşımlar
Finansal krizin bir diğer sonucu özellikle gelişmiş ekonomilerde regülâsyon taleplerinin artması olmuştur. Hedge fonlar gibi hafif şekilde regüle edilmiş riskli araçlardan geleneksel bankacılık operasyonlarına kadar tüm finans alanında yeni regülâsyonlar beklenmektedir. Piyasanın tüm sorunlarını kendiliğinden çözeceği veya self-regülâsyonlarla yetinilmesi tezi artık dillendirilmemektedir.